Sosyal Medya

Makale

Var Olanların Hikmeti Üzerine…

Var olanların kendisi kesin bir kalıcılık saÄŸlayamadıklarını gözlemlerimizle idrak edebiliyoruz. DoÄŸum ve ölüm döngüsü bu geçiciliÄŸin nasıl sonuçlandığını gösteriyor. Tabii olarak var olanlar, belirli bir zorunluluk üzerinden varlıklarını sürdürmekte ve kendi baÅŸlarına hareket kabiliyetleri de yoktur. Kâinatta var olan her ÅŸeyin bir döngüsü ve bu döngünün de sonucu bulunmaktadır. Bu alanda bir mutlaklıktan bahsedemiyoruz. Kâinatın varlığı için bir nedensellikten bahsetmek doÄŸru olur. Yani her olayın bir açıklaması söz konusu edilebilir. Bilim bu temel gerçeklik zemininden hareketle teknolojik geliÅŸmeleri sürdürebilme imkânı buluyor. Fakat bu var olanların bu durumlarının herhangi bir ahlaki temeli yoktur. Var olanlardan biri olan insan istisnadır bu durumdan… Ancak insan dahi bu zorunluluÄŸun dışında bir varlığı yoktur. O da genel yasalara tabidir. YaÅŸam ve ölüm döngüsüne tabidir. Geçici bir tabiatı vardır. Ama bir farkla kalıcı olanla baÄŸ kurabilecek bir istidada ve bunu gerçekleÅŸtirecek potansiyele sahiptir.

O zaman bu geçiciliÄŸin tabiatı üzerine bir deÄŸerlendirme yaparak kalıcı olanın ne olduÄŸunu düşünmeye baÅŸlamak elzem olmalıdır. GeçiciliÄŸi bütün çıplaklığı ile tecrübe edebiliyor ve bunu düşüncenin konusu haline getirebiliyoruz. YaÅŸamın temel amacının bu geçiciliÄŸin olmayacağı aÅŸikârdır. Çünkü insan, kalıcı olana meyyaldir. Burada kalıcı olan Baki olandır, hep var olan ve var olmaya devam edecek olandır. Ä°nsan bu kalıcılığın bir kısmını tecrübe ile bilmektedir. Kendisinden önce var olan ile ve kendisinden sonra da var olmaya devam eden ÅŸeyler gibi… Ayrıca tarihsel süreci dikkate aldığımızda düşünce ve sanatsal yapıların, insanların ürettiÄŸi kültürel dokunun bugün bile bir karşılığının oluÅŸu üzerine bu geçici olanın tabiatı karşısında daha kalıcı bir varlığın gerçekliÄŸini anlamlandırabiliyoruz. Ayrıca insani duyguların tabiatı gereÄŸi nefret ve sevginin nasıl bir zamansal gerçekliÄŸe dönüştüğünü, özellikle de sevgi üzerine yaÅŸanılan öykülerin insanlık tarihi kadar kalıcı özellikler taşıması insana kalıcılık üzerine bazı düşünümler saÄŸlıyor. Ayrıca bütün bu olup biten geçici ÅŸeylerin varlığının gerçekleÅŸtiÄŸi daha büyük ve kalıcı bir varlığın olması kaçınılmaz olmalıdır. Yoksa bütün bu olup bitenin neye tekabül ettiÄŸini anlamakta zorlanırız. Her ÅŸeyin saçma ve ÅŸansa baÄŸlı olması demek aslında hiçbir ÅŸeyin varlığı ile yokluÄŸunun bir anlamının olmaması anlamına gelecektir ki bu durumda ne düşünce, sanat ve felsefe oluÅŸturulamayacağı gibi deÄŸer ve ahlaki kıstaslara da ihtiyaç hâsıl olmaz o zaman…

Ve kalıcı ile geçici Fani ile Baki arasındaki farktır ki bizi bu fani dünyada nasıl davranmamız gerektiÄŸi konusunda bir açıklığa kavuÅŸturacaktır. Evet, insan geçici tabiata mı kalıcı tabiata mı yönelmelidir? Bu soru meselenin künhünü açığa çıkarır. EÄŸer geçici bir tabiata yönelecekse insan, varoluÅŸ felsefesinin ifade ettiÄŸi gibi en temel ÅŸey: insanın kendi tercihi ve özgür seçimi ile karşı karşıya kalmadığı bu durumu kabullenme yerine baÅŸkaldırarak varlığının özgürlüğünü teminat altına almaktır. Yani bu geçici yaÅŸamı sürdürmek yerine sona erdirmektir. Tabii ki insana sunulan bu seçenek bizzat sunucuları tarafından bile uygulamaya koyulamamıştır. Ve aslında insanın tabiatına da pek uymamaktadır. Daha temel bir ÅŸey bulmalıyız. Bu geçiciliÄŸin anlam kazanması için bir ahlaki yapının varlığı esas olmalıdır. Ve bunun bir mükâfat ve ceza sistemine baÄŸlı olması akla muhal deÄŸildir. Çünkü her imtihan bir geçici süreyi içerir. Kalıcı bir zamana tekabül etse imtihan olmaktan çıkar o zaman…

Aslında temel kavramımız sorumluluktur. Ä°nsan sorumlu bir varlıktır, düşünmek ve eylemekten öte olarak… Elbette ki insan hem düşünen ve eyleyen bir varlıktır, ama ona deÄŸerini veren ÅŸey sorumluluktur. Ä°ÅŸte bu sorumluluk ile geçici olanın tabiatına bir anlam yükleyebiliriz. Ve insanın bu geçici tabiatının anlamını da temellendirmiÅŸ oluruz. O zaman bu sorumluluÄŸu yükleyen ÅŸeyi de tespit etmeliyiz. Bir Müslüman olarak bu Yaratıcı olan; yoktan var eden Allah, insanı ve var olanları yaratıyor ve bu var olanların içinde de insanı seçiyor, ona sorumluluÄŸu yüklüyor. Bu da var olanlar içinde insana ayrı bir deÄŸer katıyor. Ä°ÅŸte bu deÄŸer ile insan, kendi davranışlarının kodlarını yine bu Yüce Varlığın gönderdiÄŸi bilgi ile belirliyor.

Bunun negatif ve pozitif boyutları olacaktır tabii ki... İnsana yüklenilen bu sorumluluğu çoğu zaman yerine getirmediği zaman karşı karşıya kaldığı sorunlar yumağını bulacaktır insan. Bu onu bunaltacak ve yanlış kararlar almasına zemin oluşturacaktır. Veya bizzat imtihanın bir gereği olarak insan bir zorluğa tabi kılınacak bu zorluk karşısında geliştireceği tutum ile sorumluluğunu ne kadar idrak ettiği ölçülebilecektir. Tabii olarak her insan aynı ölçü ve değerde bir sorumluluk duygusuna haiz olmayacaktır. İnsanın kendi değerini bilmesi ve sorumluluğuna müdrik olması ile diğer insanlardan farkını ortaya koyacaktır. Yani insanların bir kısmı imtihanı verebilecekken çoğu kaybetmeye namzet olacaktır. Bu da insanın bu geçici boyutu ne kadar algılayabildiği ve bunu bir tefekküre konu edindiği ile ilişkili olacaktır.

Ama her halükarda varlığın bu geçici tabiatını idrak ettikten sonra baki olanın neliÄŸi üzerine de bir yaklaşım geliÅŸtirmeliyiz ki bu fani dünyada neler yapmak gerektiÄŸi konusunda bir açıklığa kavuÅŸalım ve başımıza gelebilecek her hangi bir musibet karşısındaki tavrımızı belirleme imtiyazı kazanalım... Baki olan Allah’tır. O Allah ki yeri ve göğü yaratmış ve aralarındakini de bir düzene göre biçimlendirmiÅŸtir. Ahenk ve denge üzere varlığın idamesini üzerine alan Allah kendi kudret eli ile insanı biçimlendirmiÅŸ ve ruhundan üflemiÅŸtir. Ä°ÅŸte bu üfleme ile birlikte insan Baki olanın neliÄŸi üzerine düşünme yetisi kazanmıştır. Hep var olan ve var olmaya devam edecek olan ÅŸey nedir sorusu bizi bizzat Âlemlerin Rabbi olan Allah’a götürecektir. O Allah ki bilgi sahibi ve bilgisi mutlak olandır. Yani bilgisi her ÅŸeyi kuÅŸatmıştır. Haberdardır. Ä°ÅŸiticidir, her ÅŸeyi bildiÄŸi gibi o ÅŸeyden anbean hem haberdar hem de iÅŸitmektedir. Ve tabii ki Allah’ın bilmesi, haberdar olması ve iÅŸitmesi kuÅŸatıcıdır, insanın tecrübesinin alanını aÅŸan bir güce sahiptir. Ä°ÅŸte bize sorumluluÄŸu yükleyen ve bizi imtihana tabi tutan böyle bir Yaratıcı Kudrettir. Ä°nsan bu durumu bilerek bir düşünce ve eylem içerisine girmelidir.

Bu dünyada mutlak anlamda bir adalet gerçekleşmeyeceğine göre bu adalet meselesini belki de bu fani ve baki durumlar üzerinden yeniden düşünmeli ve ahireti hesaba katan bir yaklaşımla yeniden ele almalıyız. Yoksa birçok sorun ve soru hep muallakta kalacaktır. Dünyadaki durumlar üzerinden hareketle düşündüğümüzde o kadar çok zulüm ve kan dökülüyor ki eğer ahiret olmasa bu adaletsizliğe dayanmak mümkün değil, dolayısı ile de adaletsiz bir dünyada yaşadığınız içinde ahlaki bir tutumun anlamsızlığını dayatır. Ama Baki olanın bildirdiği gibi; her nefis ölümü tadacaktır. Ve bu dünyadaki her eylemin karşılığı da ödenecektir. O yüzden bu dünyada karşılaşılan zulümlerin büyüklüğü ahirette de o büyüklükte bir cezayla karşılık bulacak ve bu zulme duçar olana da zulme duçar olduğu için bir hesap sorulmayacaktır. Yani insanın kendi iradesini ve kudretini aşan bir durumla karşılaştığı için hesaba çekilmeyeceği bildirilmiştir. Ve işte bu bilgi bize adaletin zeminini işaret eder.

Soyut olanın kalıcılığı ile somut olanın geçiciliÄŸini tecrübe etme imkânımız olabilir. Belki de tam olarak anlam, hakikat, deÄŸer gibi soyut hakikatlerin bir idrak ile hayatımızı yeniden, yeniden somutlamasına izin vermeliyiz... EdindiÄŸimiz her tecrübe bizi biraz daha insan kılacaktır. Ve insan oldukça tabii olarak sorumluluÄŸumuza müdrik olacağız, sorumluluÄŸumuz ise bizi hem adaletli olmaya hem de varlıkta barışı ikame etmeye yöneltecektir. Ki arzulanan ÅŸeyde bu olsa gerek…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.